Mitolojik araştırmanın başlıca sorunlarından biri, efsanevi masalların ana hatlarındaki kapsamlı benzerliklerin nedeninin açıklanmasında yatar. Bu efsanevi masallar, bazı detaylardaki fikir birliği ve bu detayların çoğu efsanevi gruplamada tekrarlayan bir şekilde görünmesiyle halen kafa karıştırıcı bir şekilde açıklanır.
Birinci sınıfa başladığınız gün gözünüzün önüne geliyor mu? Öğretmeninizin yüzü, sesi, tahtadaki yazısı aklınızda canlanıyor mu? Peki, ailenizle yediğiniz son bayram yemeği neredeydi, hangi tarihteydi? Sofrada kimler vardı? Konuşulanları, yenen yemeği hatırlıyor musunuz?
YARATMA CESARETİ, Amerikan psikolojisi ve varoluşçu psikoterapinin önde gelen ismi Rollo May’in en temel yapıtlarından biri. May, psikoloji, psikoterapi, felsefe ve sanatla yakın ilişkisinden ötürü, yaratıcılık konusunu ilginç bir perspektiften inceliyor. Tüm varoluşçular gibi o da kaygı olgusuna büyük önem vererek, değişimin kaygının içine gömülerek varılacak bir yaratıcılık düzeyinde gerçekleşeceğini
Düşünme ancak Eros'la artırılabilir. Düşünebilmek için bir dost, bir âşık olmuş olmak gerekir. Eros olmadan düşünce bütün canlılığını, bütün huzursuzluğunu kaybederek tekrara düşer, gerici bir hal alır. Eros Başka'ya duyulan arzuyla düşünceyi cesaretlendirir.
Sık sık çağımızın kaygı çağı olduğuna dair yorumlar duyuyor, kaygıdan kurtulmanın yollarını aramaya teşvik ediliyoruz. Peki nedir kaygı? Bakış açımızı değiştirerek kurtulabileceğimiz (ve kurtulmamız gereken) bir duygu mu, yoksa temel bir insanlık durumu mu?
Psikologlar ve psikanalistler genelde yasak hazlardan bahseder, onlar aracılığıyla insanın içdünyasını keşfetmeye çalışırlar. Yasaklar çoğunlukla arzuyu kamçıladığından, yasak hazlar hep öne çıkar, hep daha çok arzulanır. Peki ya yasak olmayan hazlar? Onların kıymetini biliyor muyuz, yoksa yasak olmadıkları için gözümüzdeki değerleri azalıyor mu? “Bu kitap, yasak olmayan hazların yasak olanlara
İçinde yaşadığımız dönemin en can sıkıcı sorunlarından biri “gerçek”e dair algımızın birileri tarafından değiştirildiğine ilişkin sezgimizdir. Ancak algının gerçeklerle değil yanılsamalar oluşturularak yoktan var edilmesi, değiştirilmesi, başka gerçeklerle özdeşleştirilmesi, esasında çok da yeni bir pratik değildir. Yeni olan, eski adı halkla ilişkiler, iletişim yönetimi, tanıtım, reklam gibi birbirine çok yakın
Hâlâ bir ruhumuz var mı? Çağımızda bu mümkün mü? Eğer varsa, nerede konumlanır? Beyinde mi, kalpte mi, beden sıvılarında mı? Ruh nedir? Konuşan varlığın diğer konuşan varlıklarla bağı ve bir anlam yapısı mıdır? Peki, çağımız anlam yapılarını yok eden bir çağ ise, ruhumuza ne olmuştur? Kristeva bu soruların, modern varlıklar
Bu kara güneşin kaynağı nerededir? Görünmez ve ağır ışınları hangi yolunu yitirmiş galaksiden gelip beni yere, yatağa, dilsizliğe, vazgeçişe çiviler? (…) “kara güneş” metaforu kederli ruh halinin kör edici gücünü iyi özetler: Ağır ve berrak bir duygu, sevilenin ve kayıpla özdeşleşen öznenin kendisinin (şair “yıldız”dan “dul” kalmıştır) ölümü demek olan
Türk okurunun “Yürümeye Övgü” ile tanıdığı David le Breton, son kuşağın önde gelen düşünürlerinden biri. Moderniteye yepyeni bakış açılarıyla yaklaşan, bireyin günümüzün toplumsal mekanizmalar karşısındaki yerini arayan, David le Breton, kendine özgü bir “risk sosyolojisi” geliştirdi. “Acının Antropolojisi,” daha önce tehlike ve sessizlik üzerinde çalışmış bir yazarın, insan gövdesinin en
Hiç de güzel denemeyecek suskun mu suskun bir kız... O sustukça, terapistin tarihin mahrem yerlerinden bulup çıkardığı unutulmuş hikayeler dökülüyor ortaya.
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu bu kitapta insan denen muhteşem ve bir o kadar da karmaşık varlığa ait sahici yaşam hikâyeleri sunuyor.
Bazen dehşete kapılacak, çoğu zaman da hüzünleneceksiniz…
Yeni anlamlar öğrenmemiz söz konusu olduğunda çağrışımlar çeşitlilik gösterir. Zihinsel temsillerin çağrıştırdığı ödül ve cezaların çeşitliliği göz önüne alındığında, bu çağrışımlardan yararlanarak geleceği öngörme becerisi bizlere evrimsel olarak avantaj sağlar. Bu kitapta, beynin çağrışımları öğrenmeden sorumlu bölgeleri ve bu bölgelerin beyindeki ödül merkezleriyle olan karmaşık etkileşimleri anlatılmıştır. Bu etkileşimlere beynin,
Koaktif Koçluk - Philip Sandahl
Bugünün dünyasında koçluk,hem tüm dünyada gelişen bir meslek hem de kurumlarda liderler,öğretmenler,danışmanlar,aileler ve diğerleri tarafından benimsenen bir iletişim yöntemi haline geldi.Bu Kitap,koçluk ve koçluk ilişkisinde koaktif koçluk adı verilen yaklaşımı anlatıyor.Koaktif koçluk denilmesinin sebebi hem koçun hem de danışanının aktif ve işbirliği içinde katılımını içermesidir.Koaktif koçluğun